Travma, kişinin yaşamına ya da beden bütünlüğüne zarar verici tehdit, şiddet, ya da ölümle karşı karşıya kalma durumudur. Travmatik bir yaşantıyla karşılaşan kişi, karşı konulamaz bir güç tarafından çaresiz bırakıldığını hisseder. Bireyin yaşantısında deprem, sel, tsunami, yangın gibi afetler travma yaratabileceği gibi; kişinin şiddete, tacize, tecavüze maruz kalması ya da ölüm, kayıp, ayrılık, patlama, savaş da travmaya sebep olabilir.
Travmatik bir olayla karşılaşan birey; korku, çaresizlik, tedirginlik, kabus, sıkıntı verici anılar, uykusuzluk, zihninde olayı tekrar tekrar yaşama, küçük olaylara büyük tepkiler verme, sürekli tetikte olma, travmaya dair hatırlatıcılardan kaçınma ve uzak durma gibi durumlar yaşayabilir. Bireyin zihninde dolaşıp duran, olaya dair görüntüler, sesler, kokular olabilir. Kişi kendini çaresiz hissederek geri çekmeye başlar (kaçınma) ve sosyal ortamlardan uzaklaşan birey giderek yalnızlaşır. Sorun iyice içinden çıkılmaz bir hale gelir.
Bir çocuğun okulun kuytu bir köşesinde arkadaşları tarafından şiddete maruz kalması travma olabileceği gibi okulda altına kaçıran çocukla arkadaşlarının dalga geçilmesi de travma olabilir. Travmada önemli olan, olayın bireyde bıraktığı etkidir. Depremi yaşayan kişiler bir süre sonra normal hayatlarına devam etmektedir ancak bazı kişiler için üzerinden uzun zaman geçse bile ağır ve dayanılmaz bir durum olarak kalmaya devam eder. Bu farklılıklar travmatik olayın şekline, süresine, yaşa, cinsiyete, travma geçmişine, kişinin bakış açısına, baş etme becerilerine göre değişir.
Kişilerin ruh hali hayat standartlarını etkilediği için travma yaşayan kişilerde yaşam kalitesinde önemli ölçüde düşüş olur. Kaçınılan ve uzak durulan kişi ve ortamlar bireyin önceki yaşantısına devam etmesine, işe gitmesine, çocuklarını okuldan almasına vb. günlük hayatta yaptığı davranışları yapamamasına sebep olur.
Travmatik bir olaya maruz kalan kişi zamanla iyileşeceğini düşünse de giderek daha kötü bir hal aldığını fark edecektir. Travma geçmişi olan bireylerde kendi kendine iyileşme oranı maalesef çok düşüktür. Yaşadığı travmatik olayı terapide anlatan kişi olumsuz yaşantısı ile tekrar yüz yüze geldiği için ilk seanslarda kendini rahatsız hissedebilir, ancak anlattıkça, paylaştıkça çözüme daha çok yaklaşır. Nasıl ki diş ağrısından muzdarip kişiler ağrılı dişi çektirirken zorlanıp, işlem bittikten sonra aynı dişe dair acı hissetmezlerse, terapiye gelen kişiler de başlangıçta zorlanıp ilerleyen aşamalarda rahatlayacaklardır.
Psikolojik Danışman Ayşegül Tetik Bankoğlu